Gündüzü seyranlık, gecesi gerdanlık olarak anılan Mardin, Mezopotamya Ovası’na hakim bir tepede kurulmuş, adeta bir kartal yuvasını andıran büyülü bir şehirdir. Farklı dinlerin, dillerin ve kültürlerin binlerce yıldır bir arada barış içinde yaşadığı bu coğrafya, ziyaretçilerine zamanda bir yolculuk vadeder. Taş işçiliğinin en zarif örneklerini göreceğiniz daracık sokakları, tarihi yapıları ve eşsiz atmosferiyle Mardin, unutulmaz bir seyahat deneyimi için sizi bekliyor.
- 1. Mardin’in Kalbi: Eski Şehir ve Çevresi
- 1.1. Mardin Ulu Cami
- 1.2. Zinciriye ve Kasımiye Medreseleri
- 1.3. Mardin Müzesi
- 2. Şehir Merkezinin Dışındaki İnciler
- 2.1. Deyrulzafaran Manastırı
- 2.2. Dara Antik Kenti
- 3. Hoşgörünün Başkenti: Midyat’a Bir Kaçış
- 3.1. Midyat Konuk Evi (Sıla Konağı)
- 3.2. Mor Gabriel (Deyrulumur) Manastırı
- 3.3. Mardin’e Ne Zaman Gidilir ve Ne Yenir?
Mardin’in Kalbi: Eski Şehir ve Çevresi
Mardin gezinizin başlangıç noktası kesinlikle tarihi dokusunu koruyan Eski Şehir olmalıdır. Burada her köşe başında farklı bir hikaye, farklı bir mimari harikasıyla karşılaşırsınız. İşte Eski Mardin’de mutlaka görmeniz gereken yerler:
Mardin Ulu Cami
Artuklu mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan Ulu Cami, dilimli kubbesi ve minaresindeki eşsiz işlemelerle dikkat çeker. Caminin avlusundan Mezopotamya Ovası’nın sonsuzluğuna uzanan manzarayı izlemek, Mardin’in ruhunu hissetmek için paha biçilmez bir andır. Cami, şehrin siluetinin en belirgin sembollerinden biridir.
Zinciriye ve Kasımiye Medreseleri
Her ikisi de Artuklu döneminden kalma bu medreseler, taş işçiliğinin zirve yaptığı yerlerdir. Zinciriye Medresesi, etkileyici giriş kapısı ve şehir manzarasıyla bilinirken, Kasımiye Medresesi ise avlusundaki havuzu ve bu havuzun temsil ettiği hayat felsefesiyle (doğum, yaşam, ölüm) ziyaretçilerini derinden etkiler. Her iki yapı da fotoğraf tutkunları için harika kareler sunar.
Mardin Müzesi
Eski bir Süryani patrikhanesi olan bina, günümüzde Mardin ve çevresinden çıkarılan arkeolojik ve etnografik eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Sümerlerden Asurlulara, Artuklulardan Osmanlılara kadar bölgede hüküm sürmüş medeniyetlerin izlerini bu müzede sürebilirsiniz. Binanın kendisi bile başlı başına bir sanat eseridir.
Şehir Merkezinin Dışındaki İnciler
Mardin sadece Eski Şehir’den ibaret değildir. Merkeze kısa bir yolculukla ulaşabileceğiniz, tarihi ve manevi değeri yüksek yapılar bulunmaktadır.
Deyrulzafaran Manastırı
Mardin’e yaklaşık 5 km uzaklıkta bulunan bu Süryani manastırı, 5. yüzyıldan kalma aktif bir ibadethanedir. Yüzlerce yıl boyunca Süryani Ortodoks patriklerinin merkezi olan manastır, içindeki Güneş Tapınağı, Mor Hananyo Kilisesi ve Azizler Evi gibi bölümleriyle oldukça etkileyicidir. Manastırın adının, duvarlarında kullanılan safran renkli taşlardan geldiği rivayet edilir. Rehberli turlara katılarak bu kadim yapının tarihini dinlemek gezinize anlam katacaktır.
Dara Antik Kenti
Mezopotamya’nın Efes’i olarak da bilinen Dara, Mardin merkeze yaklaşık 30 km mesafededir. Doğu Roma İmparatorluğu’nun Sasanilere karşı önemli bir garnizon kenti olarak kurduğu bu antik şehir, özellikle su sarnıçları, zindanları, nekropol alanı (toplu mezarlık) ve kaya mezarlarıyla hayranlık uyandırır. Geniş bir alana yayılan kalıntıları gezerken kendinizi adeta bir tarih filminin içinde hissedeceksiniz.
Hoşgörünün Başkenti: Midyat’a Bir Kaçış
Mardin gezinizi, taş konakları ve telkari sanatıyla ünlü Midyat’ı görmeden tamamlamayın. Mardin’e yaklaşık 1.5 saatlik mesafedeki bu ilçe, kendine has dokusuyla sizi büyüleyecektir.
Midyat Konuk Evi (Sıla Konağı)
Pek çok diziye ev sahipliği yapmış olan bu tarihi konak, Midyat’ın en popüler ziyaret noktalarından biridir. Geleneksel Midyat mimarisinin en güzel örneklerinden olan konağın terasından tüm ilçenin panoramik manzarasını seyredebilirsiniz.
Mor Gabriel (Deyrulumur) Manastırı
Dünyanın ayakta kalan en eski Süryani Ortodoks manastırı olan Mor Gabriel, Midyat’a 23 km uzaklıktadır. 4. yüzyılda kurulan bu manastır, hala aktif olarak kullanılmakta ve bir ruhban okulu olarak hizmet vermektedir. Manastırın taş işçiliği ve tarihi atmosferi gerçekten görülmeye değerdir.
Mardin’e Ne Zaman Gidilir ve Ne Yenir?
Mardin’i ziyaret etmek için en ideal zamanlar, havanın bunaltıcı olmadığı ilkbahar (Nisan-Mayıs) ve sonbahar (Eylül-Ekim) aylarıdır. Geziniz sırasında Mardin mutfağının eşsiz lezzetlerini tatmayı unutmayın.
- Kaburga Dolması: Sabırla pişirilen, şehrin en meşhur yemeği.
- Sembusek: Kapalı lahmacun olarak da bilinen lezzetli bir börek.
- İkbebet ve Irok: İçli köftenin Mardin usulü yorumları.
- Mırra: Acı ve sert bir kahve deneyimi.
Mardin, sadece taş binalardan oluşan bir şehir değil, aynı zamanda yaşayan bir kültür mozaiğidir. Sokaklarında kaybolun, çarşılarında gezinin, insanlarıyla sohbet edin ve Mezopotamya’nın binlerce yıllık birikiminin tadını çıkarın.