Fransa denince akla ilk olarak romantizmin başkenti Paris, sanat, moda ve enfes lezzetler gelir. Ancak bu büyüleyici ülke, sadece Eyfel Kulesi’nden ibaret değildir. Kuzeyin tarihi dokusundan güneyin masmavi sahillerine, Alplerin görkemli zirvelerinden Provence’ın lavanta kokulu tarlalarına kadar Fransa, her gezgine unutulmaz deneyimler vadeden bir coğrafyadır. Bu yazıda, Fransa’nın mutlaka görülmesi gereken yerlerini keşfe çıkacak ve bir sonraki seyahatiniz için size ilham vereceğiz.
- 1. Aşkın ve Sanatın Başkenti: Paris
- 1.1. Eyfel Kulesi
- 1.2. Louvre Müzesi
- 1.3. Montmartre Tepesi ve Sacré-Cœur Bazilikası
- 2. Riviera’nın İncisi: Nice ve Côte d’Azur
- 3. Tarih ve Şarap: Loire Vadisi
- 3.1. Görkemli Şatolar
- 4. Provence’un Büyüsü: Lavanta Tarlaları ve Köyler
- 5. Alplerin Zirvesinde Macera: Chamonix
Aşkın ve Sanatın Başkenti: Paris
Fransa gezinize başlamak için en ideal nokta şüphesiz ki Paris‘tir. Şehir, her köşesinde barındırdığı tarih, sanat ve zarafetle ziyaretçilerini büyüler. Paris’te yapılacaklar listesi neredeyse sonsuzdur, ancak bazı noktalar kesinlikle atlanmamalıdır.
Eyfel Kulesi
Paris’in ve Fransa’nın sembolü olan Eyfel Kulesi, listenin en başında yer alır. Gündüzleri zirvesinden sunduğu panoramik şehir manzarasıyla, geceleri ise ışık gösterileriyle nefes keser. Önceden bilet alarak uzun kuyruklardan kurtulabilir ve bu ikonik yapının tadını çıkarabilirsiniz.
Louvre Müzesi
Mona Lisa ve Venus de Milo gibi dünyaca ünlü sanat eserlerine ev sahipliği yapan Louvre, sadece bir müze değil, aynı zamanda tarihi bir saraydır. Sanatseverler için bir cennet olan bu devasa yapıyı gezmek için en az yarım gün ayırmak gerekir. Müzenin cam piramidi de en az içerisindeki eserler kadar ünlüdür.
Montmartre Tepesi ve Sacré-Cœur Bazilikası
Paris’in en bohem ve sanatsal bölgesi olan Montmartre, Arnavut kaldırımlı sokakları, ressamları ve şirin kafeleriyle ünlüdür. Tepenin zirvesinde yer alan bembeyaz Sacré-Cœur Bazilikası ise hem mimarisiyle hem de sunduğu muhteşem şehir manzarasıyla görülmeye değerdir.
Riviera’nın İncisi: Nice ve Côte d’Azur
Fransa’nın güneydoğusunda yer alan ve Fransız Rivierası olarak da bilinen Côte d’Azur, masmavi Akdeniz suları, lüks yatları ve göz alıcı sahil kasabalarıyla ünlüdür. Bu bölgenin kalbi ise Nice şehridir.
Nice’in meşhur sahil şeridi Promenade des Anglais‘de yürüyüş yapabilir, eski şehir (Vieux Nice) bölgesinin dar sokaklarında kaybolabilir ve yerel pazarlardan taze lezzetler tadabilirsiniz. Ayrıca Nice, Cannes, Saint-Tropez ve Monako gibi diğer popüler Riviera duraklarına ulaşım için harika bir başlangıç noktasıdır.
Tarih ve Şarap: Loire Vadisi
Fransa’nın “Bahçesi” olarak anılan Loire Vadisi, ülkenin en görkemli şatolarına ve verimli üzüm bağlarına ev sahipliği yapar. Paris’in güneybatısında yer alan bu bölge, tarih ve gastronomi tutkunları için adeta bir rüyadır.
Görkemli Şatolar
Loire Vadisi’nde yüzlerce şato bulunur, ancak bazıları diğerlerinden ayrılır. İşte mutlaka görmeniz gerekenlerden birkaçı:
- Château de Chambord: Leonardo da Vinci’nin etkilerini taşıyan çift sarmallı merdiveni ve masalsı mimarisiyle vadinin en büyük ve en etkileyici şatosudur.
- Château de Chenonceau: Cher Nehri üzerine zarif bir köprü gibi inşa edilmiş olan bu şato, “Kadınlar Şatosu” olarak da bilinir ve romantik atmosferiyle öne çıkar.
- Château de Villandry: Dünya çapında ünlü olan muhteşem Rönesans bahçeleriyle ziyaretçilerini büyüler.
Provence’un Büyüsü: Lavanta Tarlaları ve Köyler
Yaz aylarında Fransa’yı ziyaret ediyorsanız, Provence bölgesinin büyüleyici atmosferini kaçırmamalısınız. Uçsuz bucaksız lavanta tarlaları, zeytin ağaçları ve tepelere kurulmuş taş köyleriyle Provence, kartpostallardan fırlamış gibi bir güzelliğe sahiptir.
Özellikle Haziran ve Temmuz aylarında Valensole Platosu’ndaki lavanta tarlaları mora bürünür ve ortaya inanılmaz fotoğraf kareleri çıkar. Ayrıca, kayaların üzerine kurulmuş Gordes ve ocra renkli toprağıyla ünlü Roussillon gibi köyleri ziyaret ederek bölgenin otantik ruhunu hissedebilirsiniz.
Alplerin Zirvesinde Macera: Chamonix
Doğa ve macera tutkunları için Fransa’nın en heyecan verici noktalarından biri, Alplerin kalbinde yer alan Chamonix‘dir. Batı Avrupa’nın en yüksek zirvesi olan Mont Blanc’ın eteklerinde kurulan bu kasaba, kışın kayak ve snowboard, yazın ise tırmanış ve trekking için bir merkezdir.
Aiguille du Midi teleferiğine binerek 3.842 metreye çıkabilir, “Boşluğa Adım At” (Step into the Void) adlı cam kutuda adrenalin dolu anlar yaşayabilir ve Alplerin nefes kesen manzarasını seyredebilirsiniz.
Fransa, Paris’in romantik sokaklarından Provence’ın huzurlu manzaralarına, Riviera’nın ışıltılı hayatından Alplerin macera dolu yamaçlarına kadar her zevke hitap eden inanılmaz bir çeşitlilik sunar. Bu liste sadece bir başlangıç noktasıdır. Fransa’yı keşfetmek, her adımda yeni bir hazine bulmak gibidir. Şimdiden iyi yolculuklar!